Günümüzde adı Tesla ile özdeşleşmiş hale gelse de elektrikli araçların tarihi Tesla’dan çok daha eskiye dayanıyor. Hatta içten yanmalı motorlardan bile daha öncesine.. Günümüzde elektrikli araçlara olan ilgi artarken bu teknolojinin nerelerden gelip şimdi nerede olduğunu anlamak için zamanda bir yolculuğa çıkacağız. Bu yolculuğumuz sırasında sizlere oturup tarih boyunca yapılan bütün elektrikli araçları tek tek anlatmayacağım elbette. Sadece bu teknolojinin gelişiminde büyük etki yaratan örneklerden bahsetmemiz yeterli olacaktır. Kemerlerinizi taktıysanız zamanda yolculuğumuza başlamaya hazırız demektir.
Elektrikli araçların icadını tek bir mucite mâl etmek zordur. Bundan ziyade birbirini izleyen bir takım buluşlar silsilesi demek daha doğrudur. 19. Yüzyılın başlarında Ányos Jedlik ilkel bir elektrikli motor ve bu motordan güç alan bir model araba yaptı. 1832 ve 1839 yılları arasında Robert Anderson bir at arabasını galvanik pillerle modifiye ederek çalıştırmayı başardı. Henüz şarj edilebilir batarya teknolojisi icat edilmediğinden bu “elektrikli araç” bir ulaşım aracı olmaktan çok uzaktaydı. Hatta atlar olmadan gidebilen bir at arabası olarak bir sihirbazlık gösterisine ulaşım aracından daha yakın olduğu bile söylenebilir.
1859 yılında Gaston Planté isimli Fransız bir fizikçinin icat ettiği şarj edilebilen kurşun asit aküyle beraber elektrikli araba fikri ilk defa gerçekten uygulanabilir bir hal aldı. Bu buluşla beraber 19. Yüzyılın ikinci yarısında gerçekten elektrikli araba diyebileceğimiz ilk araç Fransız mucit Gustave Trouvé tarafından modifiye edilen üç tekerlekli bisikletti. 1880 yılında Trouvé, Siemens tarafından geliştirilen bir elektrikli motoru üç tekerli bir bisiklete entegre etmekle ilgili çalışmalarına başladı. Nisan 1881’de Fransa'nın sokaklarında test edildi. Test başarılı geçmiş olsa da Trouvé bu buluşu için bir patent alamadı.
20. yüzyılın başlarında en yaygın kullanılan ulaşım aracı atlardı. Ama bunun yanında yavaş yavaş buharlı, benzinli ve elektrikli seçenekleriyle motorlu taşıtlar da kendilerine yer edinmeye başlamıştı. O dönem için bunlardan en cazip olanı elektrikli araçlardı. Buhar 1700’lü yıllardan beri kullanılmasına ve insanlığa değerini kanıtlamış olsa da kişisel araçlarda kullanılmak için pek uygun değildi. Bunun en önemli sebeplerinden birisi de soğuk havalarda nerdeyse 45 dakikaya kadar uzayan başlatma süresiydi. Benzer şekilde benzinli araçların da kendi kusurları vardı. Çıkardıkları gürültü, kullanırken vites değiştirme gereksinimi ve kurma kolu yardımıyla çalıştırılmaları gereksinimi bu kusurların başında geliyordu. Bunlara nazaran elektrikli araçlar buharlı ve benzinli araçların bu kusurlarını taşımıyordu. Sessizlerdi, sürmesi kolaydı ve etrafa pis kokular yaymıyorlardı. Bu sayede elektrikli araçlar oldukça popüler olmuştu.
Elektrikli araçların popülaritesini fark eden pek çok mucit bu konuda çalışmaya başladı. Bunlardan birisi de Porsche firmasının kurucusu Ferdinand Porsche idi. Bugünün büyük spor araba üreticisinin ürettiği ilk araba 1898 yılında Porsche P1 adı verilen bir elektrikli arabaydı. Yine yakın zamanda Ferdinand Porsche dünyanın ilk hibrit arabası Lohner-Porsche’u yaptı.
Elektrikli araba endüstrisine en büyük darbeyi vuran kişi ise 1908 yılında piyasaya sürdüğü Ford Model T ile Henry Ford oldu. Elektrikli araçlara nazaran çok daha ucuz olan Model T, benzinli araçları herkes için ulaşılabilir ve maddi olarak karşılanabilir hale getirdi. Aynı yıl Charles Kettering marş motorunu tanıttı. Bu sayede benzinli araçları başlatırken kullanılan kurma kolu devri de sona ererek benzinli araçların popülaritesi artmış oldu. Texas’ta keşfedilen petrol yataklarıyla beraber benzin fiyatlarının düşmesiyle beraber adeta elektrikli araçların devrinin kapanması için gerekli bütün şartlar sağlanmıştı. Bu gelişmelerin sonucunda 1935 yılında elektrikli araçlar ortadan kayboldu.
Takip eden yıllarda benzinli araçların egemenliğinde geçti. Ancak takvimler 1960 ve 1970’leri gösterdiğinde yükselen petrol fiyatları ve benzin kıtlığı gibi nedenler ABD’de alternatif yakıtlarla çalışan araçların üretimine yeniden ilgi gösterilmesine neden oldu. Bu araçlar arasında elektrikli araçlar da vardı. Her ne kadar bu dönemde elektrikli araçlara olan ilgi bir kıvılcım yaktıysa da bu kıvılcım bir ateşe dönüşemedi ve elektrikli araçlar benzinli araçların gölgesinde kalmaya devam etti.
Elektrikli araçlara olan ilginin bugünkü seviyeye gelmesini tetikleyen en büyük iki olay ise dünyada seri üretime geçirilen ilk hibrit otomobil olan Toyota Prius ve 2006 yılında Silikon Vadisi’nde kurulan bir şirket olan Tesla Motors’un ürettiği lüks ve spor elektrikli araçlardır. Bugün adından sıkça bahsettirmesinden dolayı hikayenin Tesla’nın adını duyurmasından sonraki kısmını az çok hepimiz biliyoruz. Böylelikle günümüze gelerek zamanda çıktığımız ufak gezintimizi de sonlandırmış oluyoruz.
Ayrıca okulumuz makina mühendisliği akademisyenleri ve öğrencileri tarafından prototiplenen ve üretilen elektrikli araç EVT S1’i aşağıdaki linke tıklayarak inceleyebilirsiniz:
Comments