top of page

BİR BAŞARISIZLIK HİKAYESİ

Herkes hayal kurmayı sever. Önemli olan bu hayalin ne kadar gerçek olabileceğiyle ilgilidir. Bugünkü hikâye bizi Antarktika’ya götürecek. Antarktika’nın derinliklerinde kaybolmuş 37 tonluk bir canavar, Amerika’nın gerçekleşemeyen hayali…


Biliyorsunuz ki yakın tarihte, bir yarış varsa Amerika sürekli bu yarışların içindeydi. 1911 yılında Norveçli denizci Roald Amundsen’in başını çektiği bir ekip Güney Kutbu’na başarıyla ulaşmış, keşfi tamamlayıp sağ bir şekilde geri dönmüşlerdi. Aynı yıllar içerisinde Birleşik Krallık da bu girişime kalkışmış ama ekipten geri dönebilen olmamıştı. Sonraki 25 yıl içinde Antarktika vaad ettiği ham maddeler ve bilinmezliğiyle daha da gözde bir yer haline gelmişti. 1939 yılında Antarktika üzerinde devletlerin hak iddia etmesiyle beraber Amerika bu konuda geride kaldığını görmüştü.


Amerika her ne kadar daha önce küçük çaplı keşifler düzenlemiş olsa da Antarktika üzerinde hak iddia edebilmesi için daha kalıcı ve resmi bir varlığa ihtiyacı vardı. Bunun üstüne Birleşik Devletler Amerika Hizmet Seferini başlattı. Bu keşfin amacı Antarktika’nın bilenmeyen kısımlarını keşfetmek ve burada kalıcı bir toprak kazanmaktı. Keşif için bir sürü araç ve gerece ihtiyaç vardı ama içlerinden bir tanesi inanılmaz bir fikirdi: Antarktika kar kruvazörü.


helele
Antarktika Kar Kruvazörü Indıana'da

Bizim hikâyemiz de burada başlıyor zaten. Antarktika kar kruvazörü, daha önce dünya üzerinde görülmemiş bir fikirdi. Bir bina büyüklüğünde içinde beş kişinin 1 yıl boyunca yaşayabileceği koca bir laboratuvar, koca bir dev. Kendine ait özel keşif uçağı bile vardı. Bu koca dev bir nevi Amerika’nın Antarktika üzerindeki sınırlarını belirleyecekti.


Illinois Institute of Technology tarafından tasarlanan koca dev, buzul üstündeki engebeleri ve yarıkları geçebilmek, bu engelleri geçerken o büyük şokları emebilmek için 2,5 metrelik devasa tekerlekler ve hidrolik bir tekerlek sistemine sahipti. Görünüşte geçilmesi imkânsız bir buz yarığıyla karşı karşıya kaldığında; çukuru geçecek tekerleği

Kruvazör teknik çizim

kendine çeker, geniş ve uzun çıkıntılar sayesinde buzun üstünde kayar sonrasında aynı işlemi arka tekerlek için tekrar ederdi. Böylelikle boyu 4,5 metreye kadar olan çukurları rahatça geçebilirdi. Uzunca bir süre güvenli bir şekilde hareket edebilmesi için sıra dışı dizel- elektrikli bir güç aktarım organına sahipti. Daha merkezi kısımda bulunan dizel motorlar tekerlek göbeği içindeki elektrik motorlarına güç sağlayacak ve bu güçle elektrik motorları tekerlekleri döndürecekti. Bu tasarımla beraber hem yerden kazanıldı hem de karmaşık dişli kutuları ve tahrik milleri ortadan kaldırıldı. Aynı zamanda soğuk hava koşullarına karşı, motorlardan gelen soğutma sıvısı kruvazörün içinde dolaşarak iç mekânı ısıtacaktı. İç mekân tasarımı ise 5 kişilik keşif ekibinin sorunsuzca bir yıl boyunca yaşayabileceği ve çalışabileceği bir alandı. Hava keşifleri yapabilmesi için kendine ait çift kanatlı bir uçağı bile vardı. Sizce bu kâğıt üstünde harika olan araç gerçek hayatta bu kadar beklenileni verdi mi?


1937 yılında tasarlanmaya başlanan Antarktika kar kruvazörü, verilen ani bir kararla daha tasarım aşamasındayken bir sonraki keşif gezisine katılacağı kararı verildi. Bir sonraki keşif gezisi 1939 yılında sonbahar mevsiminde olacaktı ve tasarımla beraber aynı zamanda üretimi de bitirmek için yaklaşık 6 ayları vardı. Kruvazör, keşif yolculuğundan bir hafta önce bitti ve aracın kendisini ve yeteneklerini test edebilmek için yeterli zamanları yoktu. Bunda dolayı, Chicago’dan Boston’a kadar 1600 kilometrelik yol kat edecek, bu yolculuk esnasında sorunlar görülüp çözülmeye çalışılacaktı. İlk sorun yolculuğun başlarında baş göstermişti bile.

Antarktika Kar Kuruvazörü

Kruvazör Indiana’ya geldiğinde aşırı yağıştan ötürü saplanıp kalmıştı. Sözde dünyanın en engebeli arazilerinden birinde gezecek bu araç 3 gün boyunca saplandığı yerden çıkarılmaya çalışıldı. Bunun devamında hidrolik hat arızası gibi küçük görünen ama büyük sıkıntılar da yolculuğu iyice geciktirdi. Fakat en kötüsü, 48 km/h hızla gitmesi gereken kruvazör neredeyse yarısına ulaşabilmek için bile büyük bir çaba içindeydi. Sorun şuydu ki elektrikli motorların her biri 56 KW güç üretiyordu ve bu da neredeyse bir ton başına 6KW değerinde bir güç demekti. Bu, 37 tonluk bir araç için çok küçük bir değerdi. Bu sorun Amerika’nın şehir içi trafiğine de yansıdı. Nereye giderse gitsin her şehirde bir trafik problemi yaşanıyordu. Boston dışında dünyanı en kötü trafiğini yaşatarak 70.000 aracın trafikte sıkışmasına neden oldu. Kruvazör 12 kasımda Boston’a ayak bastı. 8 gün sürmesi gereken yolculuk tam 3 hafta sürmüştü ve keşif için planlanan tarihin ertelenmesine neden olmuştu. Birçok insan düz asfalta bile bu kadar sıkıntı çıkaran bir aracın bu görev için hazır olup olmadığını sorgulamaya başladı. Haksız da değillerdi. Hiç kar görmemiş bu araç, 15 kasımda Antarktika yolculuğuna başladı. Nispeten kendini otoyolda ve engebeli arazide kanıtlamış olsa da Antarktika’ya ilk ayak bastığında işler hiç beklenildiği gibi olmadı. Kruvazör umutsuzca karda sürünüyordu bunun iki büyük nedeni güçsüzlüğü, daha da önemlisi tekerleklerin pürüzsüz olmasıydı. Oluşabilecek devasa şokları emebilmek için tasarlanmış bu tekerlekler karda neredeyse ilerlemiyordu bile.


Mühendisler bu durma kar zinciri takarak hatta öndeki tekerlekleri yedek tekerleklerle beraber çifteleyerek kullanmayı denediler ama yarattığı fark kayda değer bile değildi. Haftalar geçtikçe kruvazörün yavaş ilerlemesinin bir nedeninde ağırlık merkezinin arka kısımda kalması olduğunu düşündüler. Buna bağlı olarak kruvazörü geri geri sürmeyi denediler bu 148 km'lik yolculuk kruvazörün Antarktika’da yaptığı en uzun yolculuk oldu. Ancak geri viteste gitmek kruvazörün hızını çok kısıtladığından Antarktika’yı böyle keşfetmesi imkansızdı. Bir süre sonra yenilgiyi kabul eden ekip kruvazörü sabit laboratuvar olarak kullanma kararı aldı. Daha sonrasında çıkan 2. Dünya Savaşı sebebiyle bir süre sonra kruvazörü terk etmek zorunda kaldılar. 2. Dünya Savaşı sonrası devletler arasında uzak topraklarda koloni kurma popülerliğini yitirdi. Bu nedenle kruvazöre bir daha geri dönülmedi. Kruvazör en son 1958 yılında birkaç metre karın altında bulunmuştu, şimdi ise nerede olduğu bilinmiyor.


Bu hikâyeden biz mühendislerin çıkarması gereken sonuç, ürününüz bir tasarım harikası olsa da kâğıtta vaat edilen her şey sahada gerçekleşmeyebiliyor. Bundan kaynaklı üretimi düşünülen ürünün amacı iyice belirlenmeli, tasarım bu amaca göre yapılmalı ve mutlaka test edilip görülen problemleri düzelterek son ürüne ulaşılmalıdır.



60 views0 comments

Recent Posts

See All
Post: Blog2_Post
bottom of page